Lokumlu Kurabiyeler (2)
Padisahin biri, bir seferde iken muhtesem bir bahce görür. Adamlariyla birlikte oraya girip dinlenmek ister. Yasli, ak sakalli bir ihtiyar onlari buyur eder, hürmet gösterir.
Hos geldin ve hal hatir faslindan sonra, ihtiyar, buz gibi, sahane lezzetli bir ayran getirir. Padisah, ayrani icince cok begenir. Sanki daha önce, hic böyle bir şey içmemiştir. Bir an buranın cennet olduğunu hayal eder ve çıkıp gider.
Yol boyunca padişah bahçeyi unutamaz ve bahçenin kendisine ait olmasını arzu eder. "Ihtiyara başka bir yerden ufak bir ev verir, bahçeyi ele geçiririm" ya da “Ben padişah değil miyim, bahçeye de adama el koyarım, o benim hizmetkarım olur, böylece yorulunca gelip burada birkaç güzel gün geçiririm” diye düşünür.
Padişah, içinde filizlenen bu hırs ve tamah ile dönüşte, yolunu yine o bahçenin olduğu yerden geçirir. İhtiyar, padişahı ve adamlarını yine hürmetle ağırlar. Padişah “Amca , yine o ayrandan var mı? Ben yol boyunca o ayranın tadını unutamadım." der.
İhtiyar gider yine bir tas, buz gibi ayran getirir. Padişah ayranı içer, fakat o da ne! Ayranın tadı bir hoş, bir acayip "Amca bu ayran bozulmuş mu nedir? Tadı bir garip” der. Ihtiyar cevap verir "hayır padişahım, ayran aynı ayran, tas aynı tas. Bozulmuş olan senin kalbin ve niyetindir."
Padişah o anda yaptığı hatayı anlar ve özür diler. Kötü niyetinden vazgeçer. "Eh bir ayran daha içelim bakalım” der. İhtiyar yine ayranı getirir, ayran mükemmeldir. Padişah o günden sonra ihtiyarla dost olur ve kalb alemiyle ilgili ondan çok şey öğrenir. (Not:Netten alintidir.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)